CAN ÇEKİŞEN SÜFYAN CEREYANI
Bu yakında müjdeli bir habere göre hükümet, dindarlıkları sebebiyle zulmen ve süfyaniyet cereyanı hesabına ordudan çıkartılan subayların üzerinden bu zulmün kadırılarak taltif edilecekleri haberi, süfyaniyet cereyanının can çekiştiğini gösterir. Böyle zulümlerin failleri KUR’ANIN âl-i fıravun tabiriyle HABER VERDİĞİ DOKUZ ÇETE ve çete REİSleridir. Bu çetelerin son bulacağını asırlar öncesinden haber verdiği şu (27:48.) âyet ve meali şöyledir:
وَكَانَ فِى الْمَد۪ينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ يُصْلِحُونَ
“Yani, O şehirde (yani idare merkezinde)dokuz çete vardı ki, bunlar yeryüzünde sürekli fesad ve bozgunculuk yapıyorlar, iyilik (ve ıslah) tarafına hiç yanaşmıyorlardı.”
Mezkür ayetin haber verdiği Süfyan ve Yahudi komitesinin zamanında yapılan zulümlerin bir örneği de şu haberdir:
Dindarlıkları sebebiyle kendilerine zulm edilip askeriyeden çıarılan sübayların, iade-yi itibar kaidesiyle taltif edilmeleri, kader-i İlahiyeye verilen müsbet ve merdane fetva ve adaletn icrasıdır. Hükümetin bu merdane icraatı, can çekişen Yahudiliğin ve süfyan cereyanının İlahi kader tarafından vurulan ibretli cezadır.
Bu hadisede aldananlar ve aldatılanlar da vardır.Bu aldatılanlar nedamet ve istiğfarla dönüş yapmaları, ve mevcud hükümete keffareten destek vermelidirler. Ve hükümet de bu adalet yolunda devam edip inayet ve himayet-i İlahiyeye liyakat kazanır. Bu liyakatı müjdeleyen bazı rivayetler var.
Ezcümle bir rivayette şöyle buyruluyor:
لاَ تَزَالُ طَئِفَةٌ مِنْ اُمَّتىِ قَوَّامَةٌ عَلَى اَمْرِ اللَّهِ لاَ يَضُرُّ هَا مَنْ خَالَفَهَا…
Yani ümmetimden bir zümre Allahın emri üzerine kaim(dik ve metin) ve Dini İslâma hâdim olmaktan zail olmayacaktır. Bu zümreye muhalif olanlar, buna zarar veremiyecektir.
Diğer bir rivayet de şöyledir:
إِذَا فَسَدَ اَهْلُ الشَّامِ لاَخَيْرَ فِيكُمْ لاَيَزَالُ طَائِفَةُ مِنْ أُمَّتِى مَنْصُرِينَ لاَيَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلُهُمْ حَتَّى تَقُومَا لسَّاعَةُ
(Şam -Yani hilâfet merkezi- ve ahirzamanda İstanbul ve Türkiye olması kuvvetli ihtimal olup- buranın halkı fesada uğradı mı, (Yani bid’alar istilâ etti mi) artık sizin için hayır yoktur. (Yani ictimaiyat ifsad edici olur ve millet mânen bozulur. Fakat bu bozulmaya rağmen) ümmetimden bir taife, bir cemaat kıyamet kopuncaya kadar mansur (Allah’ın yardımına mazhar) olmaya devam edecek, onlara muhalefet edip döneklik yapanlar, onlara zarar veremeyeceklerdir. Tirmizi, Fiten 27, (2192.)
Kader nazarında çok ehemmiyetli olan böyle müsbet yani iman ve küfür mübarazelerinin, misal alaminde canlı filimleri çekilip ebedi alemlerde ebediyen seyredilmeleri için gönderildiği unutulmamalıdır. Bu durum, R.Nur Külliyatında Şam-ı Şerif kıtası diye de övülür. Bu canlı filimler, Esma-i İlahiyenin ebedi tecellisine mazhardırlar. Dünyaya gelmenin çok büyük bir hikmeti de budur. Kur’anda ahreti dolduran bu canlı filimlerin cennette ebedi seyredileceğine bakan işaretler var.
Hz. Üstad, şeriatın hükmü olarak, cemiyetteki bid’aları izale etmek manasında olan def’-i mefasidi esas alır. Bilhassa devletin müdahale sahasında yani resmiyette kız-erkek ihtilatı ve müsbet fenlerin mana-yı ismîden mana-yı harfiye çevrilmesi gibi meselelerin icraatları ehemmiyetlidir.