TÜRKİYE BAHARI KEMALİZMDEN KURTULMAKTIR
Arap dünyasında yani Mısır, Fas,Tunus, Libya ve Cezayir gibi memleketlerde görülen milletin tavrı, Türkiyede 85 yıldır devam eden Kemalist zorbalığı ve baskıyı gündeme getirmiştir. Kemalist hakimiyet ve güç geçmiş zaman içinde inişli çıkışlı seyir takip etse de, demir yumruğunu, herzaman din ve vicdan hürriyeti ve fikir hürriyeti isteyenlerin üzerine indirmiştir.
İlk ve en katı devresi; yani 1925 ile 1950 arasını, “beyaz ihtilal” denilen Demokrat Partinin 1950 de iktidara gelmesiyle kaybetmesine rağmen, on sene sonra yani 1960 yılında dehşetli ve kanlı bir darbe ile tekrar gücünü kuvvete dayalı olarak toplamaya çalışmıştır.
Bu Kemalist zorbalar, hürriyet mücadelesi verenlere bir gözdağı vermek üzere, zamanın Başbakanını ve Dışişleri Bakanını ve Maliye Bakanını asmışlardır.
Fakat kahraman milletimizin ruhundaki kahramanlık damarı sönmemiş ve büyük bir beraberlik örneği göstererek, darbe ile devrilen hürriyetçi ve dindarlara müsadekâr partinin devamı mahiyetindeki partide birleşmiş ve onları 1965 de iktidara getirmiştir. Sonra da 1969 seçimleriyle daha kuvvetlendirmiştir.
Memelekette hakim güç olan kemalizm, bu defa Süfyaniyetin dördüncü rüknü kabul edilen atatürkçülüğü müseccel C.Bayar eliyle, anti kemalist hürriyetçileri iktidarda güçsüz bırakarak, aldattığı bazı milletvekilleriyle 1969 seçimlerinde yüzde ellinin üstünde oy alan ahrar hükümete karşı, partiyi bölerek 1970 yılında Demokratik Parti adıyla parti kurmuşlar ve 41’ler hareketi denilen fitne hareketini başlatmışlardır.
Ve bir kısım “dinde hassas muhakeme-i akliyede noksan” bazı dindar milletvekilleri de bir başka yönden kitle partisini bölmüşlerdir.
Bunun neticesinde 12 Mart 1971 muhtırası olmuş, milletin reyleriyle seçilenler iktidarı bırakmak mecburiyetinde bırakılmış, katı kemalist ve laikliği din kabul eden adamlardan yeni bir hükümet kabinesi kurulmuştur. Kurdukları kabineyle de kemalizmi kuvvetlendirmeye çalışmışlardır.
Hatta bunlar kemalizmi korumak uğruna kendi yetiştirdikleri evlatlarından solcu bir kısmını da idam etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
12 Mart muhtırası, hususan Nur Talebelerini hapislerde yatırmış, toplu mahkemelerde yargılamışlar ve nurculuk tarihinde en ağır cezaları nur talebelerine vermişlerdir.
Elhasıl; herzamanki gibi bu da tutmamış, birkaç sene sonra “milliyetçi cephe” denilen dindarların ve milliyetçilerin teşkil ettiği partilerin iktidara gelmesine mani olamamışlardır.
Sonra 1977 seçimlerinde bir balonla şişirdikleri Ecevit hükümeti, kemalistler için umut olmuşsa da kısa süre sonra bütün beceriksizlikleriyle birlikte rezil bir şekilde 1980’de basit bir ara seçimde iktidarı bırakarak kaçmak mecburiyetinde kalmışlardır. Yine ahrarlar azınlık hükümeti olmuşlar, fakat bu defa 12 Eylül 1980 de yine kemalizm hesabına darbe yapılmıştır.
Kemalizm muvakkat bir rejim olduğundan, tabanı, mesul mevkide yüzde beş; taraftar kitlesi de yüzde yirmi, yirmi beş civarı arasında olduğundan ve bu sayı da iktidar olmaya yetmediğinden yine dindarlar hükümet olmuş, fakat kemalistler kanunlarla ve dayandığı askeri güçle ekseriyetini dindarların teşkil ettiği hükümetlere istediği faaliyeti yaptırmamışlardır.
Nihayet darbelerin dördüncüsü olan 28 Şubat 1997 de bir defa daha kemalizm hesabına müdahelede bulunmuşlardır. Meşru hükümeti istifaya zorlamışlar, dindarlar üzerine topyekün inanılmaz zulüm ve baskı uygulamışlardır.
1960 darbesinden, 1971 darbesinden, 1980 darbesinden ve en son 28 Şubat 1997 darbesinden ders alan dindar kitle ve bir kısım hürriyetçiler ciddi, cesur birilerini iktidara 2002’de getirmişlerdir.
Buna mukabil devletin ana yapısına hakim olan kemalistler ellerindeki kurum ve anayasal kuruluşlarla dindar ve hürriyetçi millete karşı hala direnmeye çalışmaktadır. Hala başörtüsü gibi, dindar ordu mensuplarının namaz kılmaları gibi, kamusal alanda dindarlığa müsaade etmeyiz gibi, bir hayli bahanelerle millete karşı direnmeye, hakim mevkide kalmaya çalışmaktadırlar.
Şimdi soruyoruz acaba Tunus’ta Mısır’da hissedilen hadiseler hep bu tarz katı laik ve din aleytarı yönetimlere değil midir? Bu memlekette korkacak birisi varsa onlar da, 85 senedir dereceli olarak da olsa demir yumrukla bu memleketi idare edenlerdir.