Süfyan Cereyanının Sonu!

SÜFYAN CEREYANININ SONU!

Âhirzamanın dehşetli alâmetleri arasında sayılan hem “Büyük Deccal”, hem de “İslam Deccalı” olan “Süfyan”ın çıkmaları ve devreleri ve hakimiyetleri ve sonları hakkında, Kur’anda ve onun hakiki tefsiri olan Risale-i Nurlarda müteaddid işaretler vardır. Fakat, mesele istikbaliyata ait olduğundan, bir derece kapalı ve müphemdir. Zaten bu meselelerin vukuundan sonra bilinmesi daha isabetli olur.

Cifrî bir tevafuk

Kur’anda Âl-i Firavnın, yani merkezî Süfyan cereyanının âkibetine bakan Kur’anın bir işareti:

“O mü’min zat, muvazzaf olduğu tebliğini yapar, irşadatını fetalarına neşrettirir ve Allah’a tevekkül eder. Kavmine hitaben;

“Size söyle­diklerimi (sözlerimi) yakın bir gelecekte zikredeceksiniz, (tezekkür ve tezki­ren okuyacaksınız, ona olan ihtiyacı anlayacaksınız)” der.

Aynı surenin 45. âyeti ise ifham eder ki, o şer cereyanı, o mürşide su-i kasdlar hazırlamış. Fa­kat Allah o kulunu, onların su-i kasdlarından muhafaza etmiştir. En nihayet o mütecaviz Âl-i Firavunu (şer cereyanını, yani Süfyaniyetin yakınlarını kötü bir azab kuşatmıştır. (Âhirzamanda Firavnuyeti Süfyaniyet temsil eder.)

(Bu âyetin son cümlesi, cifren r. 1424, m.2008 dir.) (İ.P.Ansiklopedisi sh: 3727.P)

Yani Allah’ın adaletinin Âl-i Firavnı yakalatacağı işarî mana olarak haber verilir.

Türk Ordusu olan Türk Milleti eski dostlarına tekrar kavuşacaktır. Bu hususta Bediüzzaman Hazretleri der ki:

“Bin seneden beri İslâmiyetin kahra­man bir or­dusu ve bay­raktarı olan Türk milletine âlem‑i İslâmın adâve­tini izâle etmek, Türkler yine eskisi gibi İslâmiyetin kahra­manıdırlar ka­naatini verdirmektir. Bu suretle dörtyüz milyon hakikî kardeş­leri bu millete kazandırmakla saadet-i hayatiye­sine en ehemmi­yetli bir hizmeti ifa eylemektir ki, Risale-i Nur iman hakikatlerini bu va­tanda neş­rederek bu azîm faydayı fiilen göster­miştir.” Emirdağ Lahikası ll, sayfa 196’de bu kayıt vardır.

Başta Araplar bütün müslümanların Türklere destek vermeleri gerekmektedir. Şöyle ki:

“İnşaallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesâ­nüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayra­ğını dün­yanın her tarafında ilân edecekler­dir.” Hutbe-i Şamiye sayfa: 44

Türk Ordusu, mazisinde olan Kur’an bayraktarlığı vazifesine tekrar devam edeceğini ve âhirzamanın dehşetli cereyanı Süfyaniyetin tesirinden kendini kurtaracağını Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder:

“Gariptir, hem çok gariptir: Yedi yüz sene müd­detinde İslâmiyetin ve Kur’ân’ın elinde şeref-şiar, bârika-âsâ bir elmas kılınç olan Türk mille­tini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı is­timal etmeye çalışır! Fakat muvaf­fak olmaz, geri çekilir. Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor diye rivayetlerden anlaşı­lıyor.” Şualar sh: 596

Tam ve hakiki hürriyetin tatbik edilmesiyle, hakiki kimliğimize kavuşacağımızı beyan sadedinde Hazret-i Üstad der ki:

“«Hürriyet-i şer’iye ile meşveret-i meşrua, hakikî milliyetimizin hâ­kimiyetini gösterdi. Hakikî milli­yetimizin esası, ruhu ise İslâmiyettir. Ve Hilâfet-i Osmaniye ve Türk Ordusunun o mil­liyete bayrak­tarlığı itibarıyla, o İslâmiyet milliyetinin sa­defi ve kalesi hükmünde Arap ve Türk hakikî iki kardeş, o kale-i kud­siyenin nöbettarlarıdırlar” T:97

TÜRK MİLLETİ VE TÜRK ORDUSU

“Rahmet-i İlâhiyeden ümid kesilmez. Çünki: Cenab-ı Hak, bin seneden beri Kur’anın hizme­tinde is­tihdam ettiği ve ona bayraktar tayin et­tiği bu vatan­daş­ların muhteşem ordu­sunu ve muazzam cemaatini, mu­vakkat ârızalarla in­şâ­allah perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame ettirir…” (Mektubat sh: 327)

Üstteki parçanın devamında, Bediüzzaman Hazret­leri elyazma eserinde kendi el yazısıyla yaptığı şu ilâvesinde; Türk Ordusu kuvvetini kendi milleti aleyhinde değil, İslâm Dünyasının selâmet ve zaferinde kullanıp bü­yük vazifeler göreceğini ihbar sadedinde şöyle der:

«.‹.Kılıncını ayağına vurdurmaz;, düşmanına vurdu­rur. Kur’ana hizmetkâr eder. Ağlayan âlem-i İslâmı güldürür.»

İSEVÎLERİN YARDIMI

Din düşmanı cereyanların dağıtılmasında, İsevîlerin de Müslümanlara yardım edecekleri haber verilmektedir. Ve bu yardıma İsa (A.S.) nüzulu olarak da bakılabileceğini hakikatının bir cüzü olarak deniliyor ki:

O cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hâl-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılab edecektir.

Ve Kur’ana iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi’ ve İslâmiyet metbu’ makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır.” Mektubat (57)

Yine âhirzamanın iki dehşetli cereyanı olan “İslâm Deccalı” (Süfyan) ve “Büyük Deccal” olan beynelmilel dinsizliğin mahiyetleri; ve onların tahribatlarını tamirde muvazzaf olan şahıslar ve şahs-ı manevileri hakkında Üstad Hazretleri der ki:

Hazret-i Mehdi’nin cem’iyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cem’iyetinin mu’cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.

Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem’iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten kurtaracak.” Mektubat ( 441 )

Büyük Deccal ve İslam Deccalı olan “iki cereyan” ın tahribatını beraberce İslâm ve İsevîlerin bertaraf edeceklerini beyan eden Üstadın bir mektubu şöyledir:

“Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki: Bu geniş boğuşmaların neticesinde eski harb-i umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da deccalane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar; Âlem-i İslâm’ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya‘nın, Hristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve Âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ana ittihad edip tâbi’ olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder.” Emirdağ Lahikası-1 (58)

Mütecaviz dinsizliğe karşı İslâm Hristiyan ittifakı, asrımızın ehem­miyetli meselelerinden biri olmuştur. Bununla alâkadar olarak manidar bir hadiste şöyle buyruluyor:

سَتُصَالِحُونَ الرُّومَ صُلْحًا اۤمِنًا وَ تَغْزُونَ اَنْتُمْ وَ هُمْ عَدُوًّامِنْ وَرَائِكُمْ

İstikbalde Rum ile emniyeti te’min eden bir sulh akdedeceksiniz ve bir­likte ikinize de muhalif olan bir düşmana karşı savaşacaksınız.”

Bu hadis-i şerif, beynelmilel dinsizlik ve anarşiliğe karşı, İslâm-Hristiyan ittifa­kını haber verirken, metindeki “Sulhen âminen”“emniyet sulhu”, emniyeti temin edebilmek için gereken kuvvete sahib olmak, ancak İslâm-Hristiyan ittifakıyla mümkün olacak, diye işaret eder. ifadesi, umumi huzur ve asayişi ciddi ihlal eden anarşizmden zımnen haber verir. Çünki manayı muhalifi ile anlaşılı­yor ki; anarşizmin şiddetinden umumi emniyetin iadesine şiddetli ihtiyaç doğacak… yani,

Yine dinsizlik cereyanına karşı çıkacak cereyan hakkında İbn-i Mace’nin 4090. hadisi de şöyle:

اِذَا وَقَعَتِ الْمَلاَحِمُ بَعَثَ اللّٰهُ بَعْثًا مِنَ الْمَوَالِى هُمُ اْلاَكْرَمُ الْعَرَبِ فَرَسًا وَاَجْوَدُهُ سِلاَحًا يُئَيِّدُ اللّٰهُ بِهِمُ الدِّينَ

“Yani: Melahim (çatışmalar-savaşlar) vuku bulduğu zaman, Allah meva­liden öyle bir ordu gönderecek ki atlar (ının cinsi) bakımından Arabların en kıymetlisi ve silah yönünden en iyisi olup, Allah İslâm dinini onlarla te’yid (takviye) edecektir.

Bu hadiste geçen Mevali: Mevlanın cem’idir… Bilindiği gibi Arablar kendile­rinden olmayanlara mevali derler. Bu husus tarih kitablarında da gö­rülebilir. Bu iti­barla İslâmiyeti te’yid ve takviye edeceği haber verilen toplu­mun, Arablardan başka bir millet olması ihtimali vardır…” (İ.M. ci: 10, sh:354-356)

Kontrol et

Ölmüş Gitmiş ve Hükümetten Alakası Kesilmiş Şahıs (M.Kemal)

 1948 senesinde vuku bulan Afyon Mahkemesinde, yazdığı bir eserinin manasını M. Kemal’le ilgili göstermelerine mukabil …