KÜRDLER NEYE MUHTAÇ
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hayatı boyunca iki büyük maksad için çalışmıştır. Bu gayesini hayatının son devrelerinde (1955 lerde) şöyle ifade eder: "Vilayat-ı şarkıyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistan’ın ortasında Medreset-üz Zehra manasında, Câmi-ül Ezher üslûbunda bir dârülfünun; hem mekteb, hem medrese olarak bir üniversite için, tam ellibeş senedir Risale-i Nur’un hakaikına çalıştığım gibi, ona da çalışmışım." (Emirdağ – 2 – 224)
İstanbula ilk geldikten sonra 1908 Mart’ında, Sultan Abdülhamid Han’a Doğunun meseleleri için müracaat etti. Mabeyn’e dilekçe verdi.
O zaman gündeme getirdiği mesleler hala güncelliğini korumaktadır. Yüz yıllık geçen bu zaman zarfında idarecilerin basiretsizliği, zaman zaman kasıtlı, zaman zaman gafletli yaklaşımlar bu memlekete çok şeyler kaybettirdi. Maddi manevi telafi edilmesi zor yaralar açıldı. Adeta ortak çözüm noktaları kayboldu. Beyinlere çözümsüzlük telkin edildi. En çok makul düşünmesi gereken aklı selim sahipleri bile dengeyi kaybetti. Bir âlim Nur Talebesinin Risalelere müstenid fikir beyan etmesine bile tahammül edilemez hale gelindi.
Bu meslede yegane çözüm sahibi olan Nur Talebelerinin bazıları zaman zaman ölçüyü kaybetme noktasına geldiler. Resmi ideolojinin telkinleri herkesi etkilemişe benzemektedir.
Fakat mesele bütün bütün bitmiş değildir. Üstad Bediüzaman Hazretlerinin yüzyıldan beri hazır bekliyen çareleri hala durmaktadır ve son çaredir.
Bizler de bütün şartlara rağmen Üstadımızın bu reçetelerini herzaman nazara vermeye devam edeceğiz.
İşte Üstadın bu meselede ilk nazara verdiği Kürdlerin (Doğunun) ihtiyaçları:
KÜRDLER NEYE MUHTAÇ
Şu cihan-ı medeniyette ve şu asr-ı terakki ve müsabakattayekâheng-i terakki olmak için, himmet-i hükümetle Kürdistanın kasaba ve kurasında mekatib te’sis ve inşa’ buyrulmuş olduğu ayn-ı şükranla meşhûd ise de, bundan yalnız lisan-ı Türkiye âşina etfal istifade ediyor. Lisana âşina olmayan evlâd-ı Ekrad yalnız medaris-i ilmiyeyi mâden-i kemâlat bilmeleri ve mekatib muallimlerinin lisan-ı mahalliye adem-i vukufiyetleri cihetiyle maariften mahrum kalmaktadır. Bu ise; vahşeti, keşmekeşi… dolayısıyla garbın şematetini davet ediyor. Hem de ahalinin vahşet ve taklid, hâl-i ibtidaisinde kalmaları cihetiyle evham ve şükûkun te’siratına hedef oluyor.
Eskiden beri herbir vecihle Ekradın madûnunda bulunanlar, bu gün onların hâl-ı tevakkufta kalmalarından istifade ediliyor. Bu ise ehl-i hamiyyeti düşündürüyor. Ve bu üç nokta Kürtler için müstakbelde bir darbe-i müthişe hazırlıyor gibi ehl-i bâsîreti dağidar etmiştir.
Bunun Çaresi: Numune-i imtisal ve sebeb-i teşvik ve terğib olmak için, Kürdistanın nukat-ı muhtelifesinden;
Biri: Ertûşî aşâiri merkezi olan Beytüşşebab cihetinde…
Diğeri: Motkân, Belkân, Sason vasatında…
Biri de: Sipkân ve Hayderan vasatında olan nefs-i Van’da:
Medrese nâm-ı me’lûfîyle ulûm-u dîniye ve fünûn-u lâzîme ile beraber, –hiç olmazsa, ellişer talebe bulunmak ve oraca medar-ı maişetleri hükûmet-i senîyece tesvîd edilmek üzere– üç dâr-üt talim te’sis edilmelidir.
Bazı medarisin dahi ihyası maddî ve mânevî Kürdistanın hayat-ı istikbâliyesini te’min eden esbâb-ı mühimmesindendir. Bununla maarifin temeli teessüs eder. Ve bu mebde-i teesüsten ittihad takarrur edecek, ihtilâf-ı dâhilîden dolayı mahvolan kuvve-i cesimeyi hükûmetin eline vermekle, harice sarf ettirmek için hakkıyla müstehakk-ı adâlet ve kâbil-i medeniyet oldukları gibi… Cevher-i fıtriyelerini göstereceklerdir.
Molla Said-i Meşhur
(Asar-ı Bediyye sh: 464)
Bediüzzaman Hazretleri bu makalesinde, milletimizin bir parçası olan ve doğuda yaşayan halkımıza devletin sahib çıkması, yani mektebler açıp sağlam ve doğru bilgilerle aydınlatılıp sinsi eller tarafından yanlış anlayışlara itilmemeleri ve fıtrî cesaretlerinden devletin destek görmesinin ehemmiyeti nazara veriliyor. Senelerden beri Türk-Kürd ayrımı tarzındaki telkinlerle bu bölgedeki halkımızın bir derece küstürülmesinin çokça zararlı düştüğü ve düşeceği hatırlatılıp gereken tedbirlerin alınmasının gerektiğini söylüyor. Bu talebin ehemmiyetini de zaman göstermiştir.
meyanında: beraberinde.