İstikametli Nur Merkezi

İSTİKAMETLİ NUR MERKEZİ

Risale-i Nurun manevî istinad noktası olan Haslar Dairesinin, keyfiyetli vasıfları ve vazife-i asliyeleri hakkındaki bazı beyanları şöyledir:

Rivayetlerde, dehşet ve vahşeti emsalsiz olduğu bildirilen Âhirzaman Fitnesinin tamiri için, Hikmet-i İlâhiyece manen vazifeli olan Nurculuk Hareketinin Haslar Dairesi, bid’alara karşı metanet ve hareket tarzını Risale-i Nurdan alır ve Nur Şakirdlerine de intikal ettirir. Çünki haslar dairesi nümune-i imtisal olup hizmet sahasında söz ve fiilleri ile Kur’anî istikameti gösterir.

Bu derlemede haslar dairesinin lüzumunu bildiren Risale-i Nurun ifade ve beyanlarından kısmen alınan parçalar tesbit edildi.

KAİNATTA MERKEZİYET KANUNU VARDIR

Önce mesele geniş manada ele alınıp tekvinî ve teşri’î kanunlar dairesindeki vazife birliğini ve istikametini korumak için Hikmet-i İlâhiye, idare ve istikamet merkezleri koymuştur.

Âlem-i İslâmda hilâfet merkezi olduğu gibi, Kur’an ve imana hizmet heyetlerinin ve aile bünyesinin de lisan-ı Kur’anda “kavvam” tabir edilen müdebbiri ve müdebbirleri vardır. Hatta bu merkeziyet, varlık âleminde dahi atomun çekirdek merkeziyetinden tut, tâ manzumat-ı şemsiyelere kadar, tâ hayvanat âlemlerine kadar uzanan kanun-u fıtrattır. Bu fıtrî kanunun yokluğu halinde hareket birliği bozulur.

Bediüzzaman Hz.diyor:

“Şems hareket-i mihveriyesiyle silkinse, meyveleri düşmez; silkinmezse, yemişleri olan seyyarat düşüp dağılacaktır.” M:472

Demek güneş, şeri’at-ı fıtriyece kendisine verilen vazife hareketini yapmazsa, cemaatı dağılır ve kıyamet de kopar.

Mesela hayvanlar âleminde, Hz. Üstadın ifadesiyle:

“Karıncayı emîrsiz, arıları ya’subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye elbette beşeri de bırakmaz şeriatsız, nebîsiz. Sırr-ı nizam-ı âlem, böyle ister elbette.” M:469

HİZMETLERDE MANEVİ MERKEZ İHTİYACI

Evet, gerek kâinatta ve gerek hayvan âlemlerinde, şeri’at-ı kübrasiyle ve insan sınıflarında da teşrii hükümleriyle hükmeden, te’sir eden ve istikametlendiren yalnız Sultan-ı Kâinattır.

Ancak Hikmet-i İlâhiye esbab ve vesileler koymuştur. İhtiyarsız varlıklarda nizam-ı âleme itaat mükemmeldir. Fakat muhtar olan insan âleminin teşrii ve tekvinî kanunlara itaatları mükemmel değil. Bilhassa manevî hizmetlerde, istikametlendiren manevî ve müstakîm bir merkeziyetin bulunması icab ediyor.

Burada şu hususa dikkat gerektir: Geçmişteki İslamî cemiyetlerinde halk teslimiyetli idi. Büyük dinî şahsiyet, istinad ve istikamet merkezi olmakta yeterli oluyordu.

Fakat bu fitne asrında müstakîm ve esaslara sadakatlı ve Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden bir haslar dairesinden bahsedilmektedir.

“Evet عُلَمَاءُ اُمَّتِى كَاَنْبِيَاءِ بَنِى اِسْرَائيِلَ ferman etmiş. Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve hârika zâtlar bu hadîsi, kıymetdar irşadatlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler. O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan hikmet-i Rabbaniye onlar gibi ferîdleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş. Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilâtlı ve dehşetli şerait içinde, bir şahs-ı manevî hükmünde bulunan Risalet-in Nur’u ve sırr-ı tesanüd ile bir ferd-i ferîd manasında olan şakirdlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş.” K:7

“Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ve o şahs-ı manevîyi temsil eden has şakirdlerinin şahs-ı manevîsi "Ferîd" makamına mazhar oldukları için, değil hususî bir memleketin kutbu, belki -ekseriyet-i mutlaka ile- Hicaz’da bulunan kutb-u a’zamın tasarrufundan hariç olduğunu.. ve onun hükmü altına girmeye mecbur değil.” K:196 gibi Risale-i Nur’un çeşitli beyanları, haslar dairesinin lüzumiyetini göstermektedir.

Bu meseleye bakan Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de dikkat çekicidir:

“Sen nasıl dünya işlerinde hasları tevkil ettin, erkânların meşveretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de; uhrevî ve Kur’anî ve imanî ve ilmî işlerinde dahi Risale-i Nur’u ve şakirdlerinin şahs-ı manevîlerini tevkil ile o hâlis, muhlis hasların şahs-ı manevîleri senden çok mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar. Hem daima da şimdiye kadar yapıyorlar. Meselâ, seninle görüşen muvakkat bir dirhem ders ve nasihat alsa, Risale-i Nur’dan bir cüz’ünden yüz dirhem ders alabilir. Hem senin yerinde ondan nasihat alır, sohbet eder. Hem Nur şakirdlerinin hasları, bu vazifeni her vakit yapıyorlar. Ve inşâallah pek yüksek bir makamda bulunan ve duası makbul olan onların şahs-ı manevîleri, daimî beraberlerinde bir üstad ve yardımcıdır diye ruhuma hem teselli, hem müjde, hem istirahat verdi.” Ş:493

“Risale-i Nur talebelerinin hasları olan sahib ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime” K:76

“Medreset-üz Zehra erkânları, benim şahsımın da hakikî vekilimdirler.” Em:22

“Aziz, sıddık kardeşlerim, Medreset-üz Zehra erkânları, Nur naşirleri!

Evvelâ: Bir mes’eleyi biz münasib gördük; size, asıl Nur hakkında söz sahibi Medreset-üz Zehra erkânlarının tensibine havale etmek için kalbe geldi.” Em:460

Yukarıda tekraren nazara verilen haslar dairesindeki erkânlar, hizmeti yürüten haslar dairesinin meşveret merkezi olduğu görülüyor. Burada mevcud durumdan bahis değil, Nurun meslek esasını göstermektir..

Evet nümune-i imtisal ve nokta-i istinad dairesinde bulunanların sahib olmaları gereken hususiyetler vardır.

Kuvvetli bir tahkiki iman;

zendekaya baş eğmeyen metanet;

ve kitabı esas almak olan sıddıkıyyet;

-yani hizmet sahasındaki her mes’elenin hükmünü Risale-i Nurdan alıp, kendi beşerî anlayışıyla tasarruf etmeden o hükümlere ittiba etmektir ki buna sadakat denir.-

Keza Risale-i Nurların neşri ve tebliği ve dünyevî ve uhrevî hiçbir menfaatı istememek olan a’zamî istiğna ve ihlâs ve hakiki tesanüd;

yani Risale-i Nurun esaslarına sadakatlı bağlanmanın neticesi olan hizmet birliği ve beraberliği ve keyfiyet denen mezkür hususiyetlere sahib olanların meydana getireceği mütesanid cemaat, yani Hz. Üstadın ifadesiyle “hak ve hakikat ve Kur’an ve iman yolunda bu asra meydan okuyan bir kahramanlar kafilesi” (Ş:322) nin varlığı gerekmektedir.

Kontrol et

HAKİKİ ŞAKİRD / TALEBE VASIFLARI

Risaletü’n-Nur’un hakikî ve sadık şakirdleri mabeynindeki düstur-u esasî olan iştirak-i a’mal-i uhreviye kanunuyla ve samimî …