İslam Medeniyeti ve Kafirlerin Medeniyeti

NURŞİN İLE PARİS ARASINDAKİ FARK

BİL EY MÜSLÜMAN! KÂFİRLERİN MEDENİYETİYLE MÜ’MİNLERİN ME­DENİYETİ ARASINDA FARK BUDUR Kİ:

“Nurşin” karyesindeki “Seyda” (K.S.) Hazretlerinin meclisine git! Ve orada o zatın sohbet-i kudsiyesi ile izhar edi­len İslâm medeniye­tine bir bak, göreceksinki; o Zat-ı Kerim’in irşadiyle fukara elbisesine bürünmüş sultanları veya insan li­basını giymiş melaikeleri görür­sün…

Sonra bu vaziyeti müvazene etmek üzere Paris’e de git. Ve onla­rın büyüklerinin localarına gir, bak! Orada göreceksin ki, onlar insan elbisesine bürünmüş birer akrep veya benî-Âdem suretine girmiş bi­rer ifrittirler.

(Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye Terc. A.Badıllı sh: 202)

BİL EY MÜSLÜMAN! KÂFİRLERİN MEDENİYETİYLE MÜ’MİNLERİN ME­DENİYETİ ARASINDA FARK BUDUR Kİ:

Kâfirlerin medeniyeti; dışı içe, içi dışa çevrilmiş bir vahşet-i mahzadır. Zâhirîsi süslü püslü, bâtınîsi çirkin ve pistir. Sureti me’nus, sîreti muvahhiştir.

Amma mü’minlerin medeniyeti ise; bâtını zâhirinden daha a’lâ ve ahsendir. Manası, suretinden daha tam ve kâmildir. İçinde bir ünsi­yet, bir sevgi, bir muavenet saklıdır.

Bunun sırrı budur ki: Mü’min, sırr-ı iman ve tevhid ile; bü­tün kâinatın mevcudatı arasında bir uhuvvet ve eczaları ma­beyninde -hususan Benî Âdem arasında ve bilhassa müslümanlar mabeyninde bir ünsiyet ve mütekabil bir sevgi görüyor. Hem asıl, mebde’ ve mazî itibariyle yine her şeyde bir uhuvvet ve sonunda bir mülâkat ve ka­vuşmak olacağını ve müstakbelde (mevcûd) neticenin kesin olacağını biliyor ve gö­rüyor.

Fakat kâfir ise, küfrün hükmüyle her şeye karşı bir yabani­lik ve ayrılık, belki kendisine hiç bir menfaatı olmayan bir nevi düşmanlık görür, bu düşmanlığı âdeta her şeyde, hattâ karde­şinde de görür. Çünkü kâfir; uzanıp giden ezelî bir ayrılış ve sonsuz ebedî bir firak ortasında yalnız nokta kadar küçük ve az bir buluşma anındaki bir uhuvvetten başka, bir kardeşliği görmüyor ve yoktur. Yalnız bir nevi hamiyet-i milliye yahut gayret-i cinsiye cihetiyle, az bir zamanda kardeşliği şiddet peyda eder. Halbuki o kâfir, zâhiren sevdiği kimseyi de samimi ve kardeşane bir muhabbet ile değil; belki ancak nefsinin on­daki menfaatini sever.

Amma kâfirlerin medeniyeti içinde görülen bazı insanî gü­zellikler ve ruhî ve ahlakî yücelikler ise, yine İslâm medeniye­tinin sızıntıla­rındandır. Ve Kur’anın irşadatının in’ikasları ve sayhalarındandır.. veya semavî dinlerin bakiye kalmış olan pa­rıltılarındandır.

Eğer bu mezkûr hakikata müşahhas bir misal istersen, ha­yalin ile “Nurşin” karyesindeki “Seyda” (K.S.) Hazretlerinin meclisine git! Ve orada o zatın sohbet-i kudsiyesi ile izhar edi­len İslâm medeniye­tine bir bak, göreceksinki; o Zat-ı Kerim’in irşadiyle fukara elbisesine bürünmüş sultanları veya insan li­basını giymiş melaikeleri görür­sün…

Sonra bu vaziyeti müvazene etmek üzere Paris’e de git. Ve onla­rın büyüklerinin localarına gir, bak! Orada göreceksin ki, onlar insan elbisesine bürünmüş birer akrep veya benî-Âdem suretine girmiş bi­rer ifrittirler.

(Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye Terc. A.Badıllı sh: 202)

Kontrol et

KİME OY VERECEĞİZ?

Bediüzzaman Hazretleri Kime Demokrat Der? Soruluyor: -Bu seçimlerde oyumuzu kime vereceğiz? Cevap: Ehvenüşşer kaidesi devam ettiği …