İsa Aleyhisselam Hakkında Bir Sual

İSA ALEYHİSSELAM HAKKINDA BİR SUAL-CEVAP (GAYR-İ MÜNTEŞİR)

“DÖRDÜNCÜ SUALİNİZ:

Yani sizin değil, İmam Ömer Efendinin suali ki, bedbaht bir doktor, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın pederi varmış diye, (Haşiye) dîvânecesine bir te’vil ile bir âyetten kendine güya şâhit gösteriyor…




(Haşiye) Nev-i beşerin bir rub’unun başına reis olarak ge­çen ve nev-i beşerden nev-i melâikeye bir cihette intikal eden ve arzı bırakıp semâvâtı vatan ittihâz eden hâri­ka bir ferd-i insanın bu hârika vaziyetleri kanun-u tenâ­sülün hârika bir suretini iktizâ ederken, kanun-u tenâsü­lün şüpheli, meçhul, gayr-ı fıtrî, belki ednâ bir tarz ile o kanun içine almak, hiç yakışmadığı gibi, hiç mecburi­yet de yoktur.

Hem sarâhat-i Kur’âniye te’vil kaldır­maz. Yüz cihette zedelenen kanun-u tenâsülün tâmiri he­sâbına hiçbir cihette zedelenmeyen ve tenâsülün hâricin­de bulunan kanun-u cinsiyet-i melek, hem kanun-u sarâ­hat-i Kur’âniye gibi kuvvetli kanunlar nasıl tahrip edi­lir.

(Haşiye bitti)

O bîçare adam bir zaman huruf-u mukattáa ile bir hat icadına çalışıyordu. Hem pek çok hararetli çalışıyordu. O vakit anladım ki, o adam zındıkla­rın tavrından hissetmiş ki, hurufat-ı İslâmiyenin kaldırılmasına teşebbüs edecekler. O adam gûya o sele karşı hizmet edeceğim diye çok beyhude çalışmış. Şimdi bu meselede ve hem ikinci mese­lesinde yine zındıkların esasât-ı İslâmiyeye karşı müthiş hücumunu hissetmiş ki böyle mânâsız te’­vilat ile bir musalâha yolunu açmak istediğini zannediyorum.

إنَّ مَثَلَ عِيسَى عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ gibi nusûs-u kat’iye ile Hazret-i İsâ Aleyhisselâm pe­dersiz olduğu kat’iyyeti varken, tenâsüldeki bir kanunun muhâlefetini gayr-ı mümkün telâkki etmekle, vâhî te’vilât ile bu metin ve esaslı haki­kati değiştirmeye teşebbüs edenlerin sözüne ehemmiyet verilmez ve ehemmiyete değmez. Çünkü hiçbir kanun yoktur ki, şüzuzları ve nâdir­leri bulunmasın ve hâricine çıkmış fertleri bu­lunmasın. Ve hiçbir kaide-i külliye yoktur ki, hâ­rika fertler ile tahsis edilmesin.

Zaman-ı Âdem’den beri bir kanundan hiçbir fert şüzûz etmemek ve hâricine çıkmamak olamaz. Evvelâ, bu kanun-u tenâsül, mebde’ itibârıyla, iki yüz bin envâ-ı hayvânâtın mebde’leriyle hark edilmiş ve nihâyet verilmiş. Yani, en evvelki pe­derleri âdetâ Âdem’leri hükmünde, iki yüz bin o evvelki pederler, kanun-u tenâsülü hark etmişler. Peder ve valideden gelmemişler ve o kanun hâri­cinde vücud verilmiş.

Hem her baharda gözümüzle gördüğümüz, yüz bin envâın kısm-ı âzamı, hadsiz efradları, kanun‑u tenâsül hâricinde—yaprakların yüzünde, taaffün etmiş maddelerde—o kanun hâricinde îcâd edilir. Acaba mebdeinde ve hattâ her senede bu kadar şâzlarla yırtılmış, zedelenmiş bir kanunu, bin do­kuz yüz senede bir ferdin şüzûzunu akla sığıştı­ramayan ve nusûs-u Kur’âniyeye karşı bir te’vîle yapışan bir akıl, kaç derece akılsızlık ettiğini kıyâs et.

O bedbahtların kanun-u tabiî tâbir ettiği şeyler, emr-i İlâhî ve irâde-i Rabbâniyenin küllî bir cilvesi olan âdetullah kanunlarıdır ki, Cenâb-ı Hak, o âdâtını bazı hikmet için değiştirir. Herşeyde ve her kanunda irâde ve ihtiyârının hükmettiğini gösterir. Hârikulâde bazı fertlerde hark-ı âdât eder.

إنَّ مَثَلَ عِيسَى عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ fermânıyla bu ha­kikati gösterir.” (Bediüzzaman Said Nursi, Osmanlıca Lem’alar sh :126)

` ` `

Kontrol et

Hz. İsa'nın Nüzulu

HAZRET-İ İSA (AS) NÜZULU Bu meseleyi de yine ancak sahib-i ahirzaman olan Bediüzzaman halletmiştir. Evet …