BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNDEN “ELLİ SENE SONRA”SINA (GÜNÜMÜZE) MESAJ!
(PKK) Anarşisinin arttığı günlerde yazılan bu yazı, şimdi de "Gezi" anarşisi devrine de kaynak olabilir.)
1947+50= 1997 ve sonrası, anarşinin gittikçe şiddetleneceği haberi verilmiştir. Sosyal hayatın gidişatının sebep-sonuç ilişkisine binaen yapılmış bir durum tesbitidir.
Hayatının en büyük gayesi iman hizmeti olan Said Nursi Hazretleri, ikinci olarak da millet ve memleketin anarşiye düşmemesi için çalışmıştır. Bunun için bilhassa idari ve adli konumda olanları ikaz etmiş ve çare olarak da Risale-i Nurların ve Nur talebelerinin resmi olarak himaye edilmesini istemiştir. Hatta Nur Risalelerinin resmi kurumlarda basılmasını arzu etmişlerdir.
Zamanında gerekli tedbirler alınmazsa, anarşinin günümüzde artacağı 1946-1947 lerde beyan edilmiştir. Bu hükümet zamanında anarşiye karşı kısmen manevi tedbirler alınsada yeterli olmadığı görüldü. Fakat anayasadan "atatürkçülüğe uygun eğitim alınır" türünden maddeler çıkarılmadan bu tedbirler zayıf kalır. İnşaallah daha kuvvetli olan Risale-i Nurların resmen basılmasıyla da anarşiyi önleyici kuvvetli tedbirler alınır.
Üstadın ifadeleri şöyledir:
“Adliye Vekiliyle ve Risale-i Nur’la alâkadar mahkemelerin hâkimleriyle bir hasbihaldir.
Efendiler! Siz, ne için sebebsiz bizimle ve Risale-i Nur’la uğraşıyorsunuz! Kat’iyyen size haber veriyorum ki:
Ben ve Risale-i Nur, sizinle değil mübareze, belki sizi düşünmek dahi vazifemizin haricindedir.
Çünki Risale-i Nur ve hakikî şakirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gayet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyorlar.
Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhal olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze olsa da, kabirde toprak olmağa yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.
Evet hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtîsi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz.
Bin seneden beri bu fedakâr millet, bütün ruh u canıyla Kur’anın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtînin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.
Evet efendiler! Gerçi Risale-i Nur sırf âhirete bakar; gayesi rıza-yı İlahî ve imanı kurtarmak ve şakirdlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını i’dam-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferidden kurtarmaya çalışmaktır.
Fakat dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i âtînin bîçareler kısmını dalalet-i mutlakadan kurtarmaktır. Çünki bir müslüman başkasına benzemez. Dini terkedip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir müslim; dalalet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.
Evet eski terbiye-i İslâmiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve an’anat-ı milliye ve İslâmiyeye karşı yüzde elli lâkaydlık gösterildiği halde; elli sene sonra, yüzde doksanı nefs-i emmareye tâbi’ olup millet ve vatanı anarşiliğe sevketmek ihtimalinin düşünülmesi ve o belaya karşı bir çare taharrisi, yirmi sene evvel beni siyasetten ve bu asırdaki insanlarla uğraşmaktan kat’iyyen men’ettiği gibi; Risale-i Nur’u, hem şakirdlerini, bu zamana karşı alâkalarını kesmiş; hiç onlarla ne mübareze, ne meşguliyet yok.
Madem hakikat budur, adliyelerin değil beni ve onları itham etmek; belki Risale-i Nur’u ve şakirdlerini himaye etmek en birinci vazifeleridir. Çünki onlar bu millet ve vatanın en büyük bir hukukunu muhafaza ettiklerinden, onların karşısında, bu millet ve vatanın hakikî düşmanları Risale-i Nur’a hücum edip, adliyeyi şaşırtıp, dehşetli bir haksızlığa ve adaletsizliğe sevkediyorlar…
Gayr-ı resmî, fakat tecrid-i mutlakta Said Nursî” Emirdağ Lahikası-1 ( 22 – 23 )
Anarşiye karşı en tesirli manevi silah Nur Risaleleri ve Nur Talebeleridir. Nurların okunduğu ve derslerin yapıldığı yerlerde anarşi ya yoktur veya ortaya çıkamıyordur. Nur hizmetleri her yerde rahatça yapılmalı ve serbestçe okunmalıdır. Devlet de bunu teşvik etmelidir. Hususan doğuda ve güneydoğuda çok okunmalı gayr-ı resmi nur dershaneleri çok açılmalıdır. Yıllardır resmi ideoloji ve anarşist örgütlerin arasında sıkışıp kalan ve perişan olan Kürtlerin imdadına koşacak tek mercii Risale-i Nurlardır.