Deccalın Mahiyetinin Bilinmesi

دجال  Bu kelime (decl) kökünden mübalağalı ism-i fail­dir. Aşırı yalan ve aldatmalarla hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren ve münafıkane hakkı bâtıl ile karıştırıp hakkı örten ve böylece cemiyetleri ifsad ve idlal eden şahıs demektir. Tac Tercemesi, 5. cild, 631. hadiste beyan edil­diği gibi:

“Deccal mechul (gaib) bir şerdir” şeklindeki ifadeden de anlaşıldığı gibi, Süfyan denen İslâm Decca­lının deccallığı, herkesin anlayacağı tarzda apaçık değildir. Münafıkane bir tavırla, yani (2:42) âyetinde ifade edildiği gibi, hak ile bâtılı telbis edip ümmeti ifsad ve idlale çalışır. Bu husus hadislerde de beyan edilir. Deccal’ın başlat­tığı cereyana da “Deccaliyet” denir. Deccal’ın en şerli ve zararlı ta­rafı da deccaliyetidir. Deccal’ın ölümünden sonra da cereyanı hayli zaman devam eder.

Deccal’ın hak ile bâtılı karıştırmasına karşı, Kur’an hak ile bâtılı tefrik ve tebyinini ister. İşte Kur’anın dersini tam anlayan sahabeler na­zarında hak ile bâtıl tamamen ayrılmıştı.

Deccal; sahih hadislerin ihbarı ve din büyüklerinin izah ve kabulleri ile, âhirzamanda gelecek ve Risalet-i Ahmediyeyi inkâr edip İslâmiyet’i tahribe çalışacak ve dünyayı fesada verecek çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda olan dehşetli bir şa­hıstır.

Bir hadis rivayetinde üç deccal, diğerinde yirmiyedi dec­cal geleceği, Peygam­berimiz Aleyhissalatü Vesselâm tarafından bildirilmiştir. Âlem-i İslâm’da muhtelif zamanlarda çıkmış olan dehşetli din düşmanlarının ve anarşiye hizmet edenlerin umumu da rivayetleri tasdik etmektedir. Bu din yıkıcılığının âhirzamanda daha deh­şetli olacağı bildirilmektedir. Şu son asırda görülen ve dünyayı tehdit eden ve Cenab-ı Hakk’ı inkâra kadar cür’et edip medeniyet-i beşeriyeyi tahribe çalışan deh­şetli cereyanlar bu gaybî ihbarın doğruluğunu tasdik etmektedir.

Rivayetlerde deccal ve bilhassa onun cereyanı olan deccaliyetin yani dine aykırı anlayış ve yaşayışlarının şerrini çocuklara telkin etmek tavsiyesi vardır.

Ezcümle Kütüb-ü Sittede şu kayıd var: “Rivayetler, ashab devrinde, dec­cal bilgisinin temel eğitim müfredatına dahil edilerek ilkokul yaşın­daki çocuklara mahalle mekteblerinde öğretildiğini göstermektedir.”

Evet deccal hakkında mecaz ifadelerle gelen ve deccaliyet cereyanını ana hatla­rıyla anlatan İbn-i Macenin 4077 no’lu üçbuçuk sahifelik hadisin so­nunda şu ifade var:

يَنْبَغِ اَنْ يُدْ فَعَ هَذَالْحَدِ يثُ اِلَى الْمُوٴَ دَّبِ حَتَّى يُعَلِّمَهُ الصِّبْيَانَ فِىالْكِتَابِ

yani bu hadis okullarda çocuklara öğretmesi için öğretmene verilmelidir. (İbn-i Mace ayni hadis mealinin sonu)

Evet, Resulullah’ın (ASM) Deccal ve cereyanından hassaten Müslümanlar içinde çıkan Süfyan ve cereyanından ümmetini şiddetle ikaz etmiştir.

Bu ikazları heyecanla dinleyen sahabeler, deccalın şerrrine karşı çocukla­rına tel­kinlerde bulunup ikaz ve talim ettikleri bedihidir. Buna istinaden müslümanlar dahi çocuklarının Deccal ve Süfyan’a ve bilhassa onların cere­yanlarına yani anlayış ve ya­şayışlarına ve bid’atlarına karşı gaflette bırakma­maları elzemdir. Kur’anda tağut ta­biri ile ifade edilen Deccal ve Süfyan’ın ve cereyanlarının inkar edilmemesi halinde, sebeb-i necat olacak imanın kaza­nılamayacağına dikkat çekilir.

Şöyle ki: فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ (2:256) şunu da katiyyen ifade ediyor ki: Mü’min-i muvahhid olmak için Allah’a imandan evvel küfre tevbe etmek şarttır ve bu tevbenin şartı da tağutları asla tanımamaya azmeylemektir.” (Elmalı Tefsiri sh: 869)

Hadisde de mealen deniliyor ki: “Kim ki ona (Deccal’a yani cereya­nına ve o ce­reyanın cemiyete aşıladığı çılgın sefahete) iman edip tabi olur ve onu tas­dik ederse, artık onun geçmiş hiçbir salih ameli ona menfaat vermeyecek­tir… Ve herkim onu tekzib edip yalanlarsa, onun geçmiş günahlarının hiçbi­risinden muaheze edilmeye­cektir.” (Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları hadis sıra no: 807)

İşte böyle bir afete karşı öncelikle çocukların deccaliyete karşı kalben ve fikren nefret etmelerine çalışılması zarureti vardır. Aksi takdirde deccaliyetin şiddetli tel­kinleri altında çocuklar dinden kopup bid’atların çamuruna dü­şerler.

Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:

“Bütün mekteblerde ve dairelerde ve halkda o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, alem-i İslâma ve istik­bale pek elîm ve acı bir te’siri olacaktı. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı.

Şimdi ihtiyarımızın ha­ricinde onun mahiyeti ne oldu­ğunu, en başta ve en ziyade alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine kat’î hüccetler gösteren ve isbat eden Risale-i Nur geçmesi, kemal-i merak ve dik­katle okunması öyle bir hâdisedir ki; bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ i’dam olsalar, Din-i İslâm cihe­tiyle yine ucuzdur. Hiç olmazsa küfr-ü mutlaktan ve irtidaddan en mütemerridleri bir derece kurtarır, meşkuk bir küfre çıkarır, mağru­rane ve cür’etkârane tecavüzlerini ta’dil eder. Mahkemede son söz olarak yüzlerine söylediğim bu cümle:

“Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun” ile, bizim nihayete kadar sebat edeceği­mizi dava etmişiz. Bu davadan vazgeçilmez.” (Şualar sh: 338)

İşte bu beyanlarda açıkça görülüyor ki ahirzaman fitnesine karşı lakayd kal­makla ferdî ve içtimaî büyük tehlike kapısı açılır. Deccal’ın tesiri cemiyet hayatında uzun süre devam eder. Onun için rivayetlerde bu fitneden uzak durulması emredilir.

“Deccal’ın şahs-ı surîsi insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah’ı unutmuş olduğundan; surî, cebbarane olan hâkimiyetine, uluhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır. Fakat şahs-ı manevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi, pek cesimdir. Rivayetlerde Deccal’a ait tavsifat-ı müdhişe ona işaret eder. Bir vakit Japonya’nın başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhit’te, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Artür Kal’asında tasvir edilmiş. O küçük Japon Kumanda­nının bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı manevîsi gösterilmiş.” (Mektubat sh: 58)

ÇOK MANİDAR BİR HADİS

Müteaddit defa inkıta’ ve inkırazlara maruz olan fâcir ehl-i siya­setin son partisinin deccal ile beraber olacağına îma eden bir rivayet:

Yani: “Şark tarafından bir cemaat (halk, insanlar) meydana gelir. Kur’an okurlar, (fakat) hançerlerinden (boğazlarından) aşağı geçmez. Onlardan bir taife (karn) inkıraz bulsa, diğer taife (parti) zuhur eder. Son par­tileri (ise) deccal ile bera­ber olurlar.”

(İbn-i Hanbel, Taberani’nin Kebiri, Hakim’in Müstedreki, Ebu Nuaym Hılyesi, İbn-i Amr’den naklederler.) (R.E.508)

Zamanımızda evvala deccal karşısında olarak ortaya çıkan ve müslümanlarca “ehvenüşşer” olarak desteklenen bir fırkanın ve reisinin, son 80 ihtilalden sonra tekrar ortaya çıkmasında, deccal cereyanı ile ortak hareket etmeye başladıklarını bu rivayetle müşahede etmekteyiz. Deccal cereyanının müslümanlara vurmaya çalıştığı son darbesinde bu reis ve etrafının beraber olduğu söylenmektedir.

AYNI ZAMANDA BULUNAN İKİ DECCAL VE CERAYANI

Âhirzamanda biri İslâm âleminde, diğeri beşeriyet âleminde olmak üzere iki deccal ve cereyanları bulunur. Bu her iki deccal aynı zamanda yaşarlar ve bazı dinsizliklerinde beraber hareket ederler.

Sual: “Rivayetlerde, her iki Deccal’ın hârikulâde icraatlarından ve pek fevkalâde iktidarlarından ve heybetlerinden bahsedilmiş..

Elcevab: وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ İcraatları büyük ve hârikulâde olması ise: Ek­ser tah­ribat ve hevasata sevkiyat olduğundan, kolayca hârikulâde öyle işler yaparlar ki, bir rivayette “Bir günleri bir senedir.” Yani bir senede yaptıkları işleri, üçyüz senede yapılmaz denilmiş… İstidrac eseri olarak, müstebidane olan koca hükümetlerinde, cesur orduların ve faal milletin kuvvetiyle vukua gelen terakkiyat ve iyilikler haksız olarak onlara isnad edilmesiyle binler adam kadar bir iktidar onların şahıslarında te­vehhüm edilmeğe sebeb olur.

Her iki Deccal, azamî bir istibdad ve azamî bir zulüm ve azamî bir şiddet ve dehşet ile hareket ettiklerinden, azamî bir iktidar görünür.

Evet öyle acib bir istibdad ki; -kanunlar perdesinde- herkesin vicdanına ve mukad­desatına, hatta elbisesine müdahale ederler. Zannederim asr-ı âhirde İslâm ve Türk hürriyet-perverleri, bir hiss-i kablelvuku ile bu dehşetli istibdadı hissederek oklar atıp hücum etmişler. Fakat çok aldanıp yanlış bir hedef ve hata bir cephede hücum göstermişler. Hem öyle bir zulüm ve cebir ki; bir adamın yüzünden yüz köyü harab ve yüzer masumları tecziye ve tehcir ile perişan eder.

Her iki Deccal, Yahudi’nin İslâm ve Hristiyan aleyhinde şiddetli bir inti­kam besliyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hatta İslâm Deccalı mason­ların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından dehşetli bir ikti­dar zannedilir.” (Şualar sh: 593)

(Tac Tercemesi 5. cild 1026. hadisten 1047. hadise kadar, Deccal hak­kındaki rivayetlerdendir.)

Bir rivayette, dec­cala tabi olanların geçmiş amelleri men­faat vermeyeceği deccalı tekzip eden­lerin de geçmiş günahlarından muaheze edil­meyeceği bildirilir. (Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları, Ha­dis no: 807)

Kontrol et

Hz. İsa'nın Nüzulu

HAZRET-İ İSA (AS) NÜZULU Bu meseleyi de yine ancak sahib-i ahirzaman olan Bediüzzaman halletmiştir. Evet …