Dünya Milletlerinin Yeni Meselesi Anarşidir

Anarşinin Tarifi

Malum anarşi halk arasında bilindiği kadarıyla silahlı, fiili eylemdir. Fakat anarşi sadece terör değildir. Terör anarşinin neticesidir.

Ard arda iki dünya harbi sonunda, dünya sulhunun teminatı olan İslamiyetin yıkılmasıyle dengeler bozulmuş ve her sahada anarşi hükmetmeye başlamıştır. Üstad Hazretleri der ki:

“Sedd-i Kur’anînin tezelzülüyle Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müdhiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.”Kastamonu Lahikası (149)

Daha kimsenin ismini dahi telaffuz etmediği dönemde, Bediüzzaman Hazretleri anarşiden bahsetmiş tedavi ve çarelerini de göstermiştir.

Anarşi katı baskıcı idarelere yol açar. Yani dinden kopuk eğitim anarşiyi yetiştirir. Anarşi de baskıcı katı idareleri netice verir. Meseleye bu noktadan bakılırsa çözüm ve çare kolaylaşır. Çareyi başka mecralarda aramak işi zorlaştırır.

Asrın hastalığı olan anarşi maalesef bitecek gibi görünmüyor. Dünyanın kaç sene ömrü kalmışsa da anarşinin kıyamete kadar devam edeceği rivayetlerden anlaşılıyor. Hatta kıyametin kopması da bu anarşinin şiddetlendiği zamanda olacağı mervidir.

Bediüzzaman Hazretleri der ki:

“Eskiden Mançur, Moğol ünvanıyla içtimaat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden taifeler ve Sedd-i Çinî’nin yapılmasına sebebiyet verenler, kıyamete yakın yine anarşistlik gibi bir fikirle medeniyet-i beşeriyeyi zîr ü zeber edecekleri, rivayetlerde vardır.Sözler (345)

Anarşi Mesleksizliktir

Otuzbir Mart hadisesinden önce dinden uzak ve lakayd ve laubali milliyetçileri ve vatanperverleri ikaz eden Bediüzzaman Hazretleri der ki:

“Lâübaliler iyi bilsinler ki, din­sizlikle kendilerini hiçbir ec­nebîyesevdiremezler.Zîrâmesleksizlik­lerini göstermiş olurlar. Meslek­sizlik, anarşilik sevilmez.” (Asar-ı Bediyye sh: 510)

Said Nursi Hz. Otuzbir Mart 1909 hadisesinde mahkemede hadise hakkında şu beyanda bulunmuş halkın bilhassa kandırıldığını bildirmiş ve demiştir ki:

“Mart’ın 31’inci günündeki hareketi, iki-üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddid metalibi işittim.Fakat elvân-ı seb’a sür’atle çevrilse, yalnız beyaz göründüğü gibi; sair metalipdeki fesadatı binden bire indiren ve avamı anarşistlikten kur­taran ve efrad elinde kalan umum siyasâtı, mu’cize gibi muhafaza eden lafz-ı şeriat yalnız gö­ründü.”(Asar-ı Bediyye sh: 420)

Yani bütün isyanlar bir nevi anarşidir. Bugün güneydoğudaki hadiseler de bir anarşidir. Kürtlerin meselesiyle alakası yoktur. Sadece o meseleler perde yapılmaktadır.

Doğu’da, Güneydoğu’da ikinci meşrutiyeti aşiretlere ve yöre halkına anlatmak için dolaşan Bediüzzaman Hazretleri, detaylı sorulara muhatap olmuş ve o da bütün teferruatıyla o zamanki insanlara, bu zamanki insanlara hatta kıyamete kadar gelecek insanlara ders mahiyetinde şu gelecek beyanlarda bulunmuştur.

 

Muhali taleb etmek, kendine fenalık etmektir…

Bir dağdan uç­mak niyetiyle kendini havalandıran, parça parça olur. Zira onların istedikleri şey, ya bir hükümet-i masûmedir…

Halbuki şimdi şahs-ı vâhid bile mâ­sum olamaz. Nerede kaldı; zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olsun.

Demek nokta-i na­zar, hükûmetin ha­senatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdîdir. Ben öyle adam­lara, anarşist nazarıyla ba­kıyorum.

Zîrâ onlardan birisi –Allah etmesin– bin sene yaşayacak olursa, âdeta mümkin hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak. Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türklerinnazarlarında dahi mel’un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. İstedikleri şey, muhal olduğu için neti­cesi ihtilal ve fesaddır.” Asar-ı Bediyye sh: 314

Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra yerine kurulan hükümetlerde hâkim olan zihniyetler hakkında da, bu bahsin altına şu ilaveyi yapmıştır ve demiştir ki: “Komünist ve anarşist mânâsıyla Kemalizmive inkılab softala­rını ve dönmele­rini gör­müşgibi haber veriyor.” Asar-ı Bediyye sh: 314

Yani o zamanki anarşist manasındaki adamlardan daha dehşetlisi geliyor diye hissi kablelvukuu 1911 de haber vermiştir. İlke ve inkılaplar devrinden beri biz bunları her alanda gördük ve görüyoruz.

Yine 1911 yılında Sultan Reşad’la Rumeli seyahati sırasında trende iki mektep muallimiye yaptığı sohbetin sonunu ilave ettiği yazısında Bediüzzaman Hazretleri der ki:

Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlahiye namınave hakâik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî, manevî kı­yametler baş­larına kopacak, anarşistlere, ye’cüc ve me’cüclere tes­lim-i silâh ede­cek­lerdiye kalbe ihtar edildi.

İşte bu hikâyeyi o zamandaki bazı dindar meb’uslara Eski Said söy­lemiş. Ve iki defa tab’edilen Arabî Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinde kırkbeş sene evvel (1911’de) yazılmış.” (Asar-ı Bediyye sh: 399)

Anarşinin Yetişmesi ve Yayılması

Anarşinin yayılması daha çok ikinci dünya savaşı sonrasıdır. İki kutuplu olan yeryüzünde İslam’ın maddi manevi hakimiyetinin olmaması dengeleri bozmuş ve huzur bugüne kadar dasağlanamamıştır. Bediüzzaman Hazretleri der ki:

Hayat-ı içtimaiyeyi idare eden en mühim esas olan hürmet ve merhamet gayet sarsılmış. Bazı yerlerde gayet elîm ve bîçare ihtiyarlar ve peder ve vâlideler hakkında dehşetli neticeler veriyor. Cenab-ı Hakk’a şükür ki; Risale-i Nur bu müdhiş tahribata karşı, girdiği yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Sedd-i Zülkarneyn’in tahribiyle, Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi; şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) olan sedd-i Kur’anînin tezelzülüyle Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müdhiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.”Kastamonu Lahikası (149)

Yani anarşi sadece silahlı hareket değildir. Ahlâken kuralsızlık, toplumda hukuka riayetsizlik gibi hareketler de anarşidir. Cemiyeti kaplamış hastalıktır.

Dinsizlik cereyanı olan komünizmin dünyaya yayılması zamanı olan 1947’ler ve sonrası için ikazlarda bulunan ve çaresini de gösteren Üstad Hazretleri der ki:

“O dehşetli beladan birisi: Hristiyan Dinini mağlub eden ve anarşiliği yetiştiren, şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı bu vatanı manevî istilâsına karşı Risale-i Nur bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî vazifesini görebilir.” Mektubat ( 482 )

ANARŞİYİ YETİŞTİREN İKİ MENBA: KOMÜNİZM VE KEMALİZM

Asrımızın başbelası olan komünistlik, anarşiyi yetiştirmiştir. Bediüzzaman Hazretleri der:

“Evet komünist perdesi altında anarşistliğin, emniyet-i umumiyeyi bozmağa dehşetli çalışmasına…” diyerek bu hakikatı tesbit eder. Yine aynı manada der ki: Sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistler…”Kastamonu Lahikası ( 208 )

Yine anarşiyi yetiştiren ortamı ve anarşiden kurtaracak çareyi beraber zikreden Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:

“Komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik; doğrudan doğruya anarşistliği intac ediyor. Ve bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak hakikat-ı Kur’aniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmağa vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur.”Emirdağ Lahikası-2 ( 24 )

Bu memlekette din aleyhinde bulunmanın ve dinden kopuk nesil yetiştirmenin komünistliğe, dinsizliğe yarayacağını ifade eden Bediüzzaman Hazretleri, İstabul Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı müdafaada der ki:

“İşte ben de yüzer âyât-ı Kur’aniyeye istinaden Kur’anın kudsî kanunlarının yerine, medeniyetin bozuk kısmından anarşilik hesabına ve bir nevi bolşeviklik namına istibdad-ı mutlak manasında, Cumhuriyetteki hürriyet perdesi altında dindarlar hakkında eşedd-i zulme âlet olabilen muvakkat bir rejime, değil yalnız ben, belki bütün ehl-i vicdan muhaliftir. Hem muhalefet, hiçbir hükûmette bir suç sayılmıyor.” Emirdağ Lahikası-2 (158)

Yirmibeş sene katı bir şekilde tatbik edilen kemalizm ilkelerine muhalif olmayı suç saymak, bütün insaf sahiplerine bir hakarettir. Çünkü kemalizm ilkeleri muvakkattır ve İslamiyetin esasları ile çatışmaktadır.

Hem Bediüzzaman Hazretleri der:

“Bir müslüman İslâmiyet dairesinden çıksa, mürted ve anarşist olur, hayat-ı içtimaiyeye zehir hükmüne geçer. Çünki anarşi hiçbir hakkı tanımaz, insaniyet seciyelerini canavar hayvanların seciyesine çevirir. Âhirzamanda gelecek Ye’cüc ve Me’cücün komitesi, anarşistler olduğuna Kur’an işaret ediyor.”Emirdağ Lahikası-2 ( 159 )

Bizim gençlerimiz, yani bu topraklarda yetişen Türk olsun, Kürt olsun yani müslüman bir ailenin genci hangi milletten olursa olsun eğer dinden koparılırsa anarşist olur. İşte şimdi çekilen sıkıntı bu hükmü teyid ediyor. Şimdi bu hata kısmen tadil edilmeye çalışılıyor.

Bediüzzaman Hazretleri Kur’andan aldığı dersle der ki:

“Bu millet ve vatan, hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halas olmak için, beşesas lâzım ve zarurîdir: Birincisi; merhamet.. ikincisi, hürmet.. üçüncüsü, emniyet.. dördüncüsü, haram ve helâlı bilip haramdan çekilmek.. beşincisi, serseriliği bırakıp itaat etmektir. İşte Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu beş esası temin edip, asayişin temel taşını tesbit ve temin eder.” Kastamonu Lahikası (241)

İşte toplumun huzuruna ve milletin saadetine çalışanlar, burada zikredilen esasları cemiyet hayatında temine çalışmalıdır.

Anarşit yapılanların en büyük düşmanı, müesses nizamdır, huzurdur, emniyettir. Bu hakikatı Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden başka gören olmamıştır. Hem der ki:

“Evetkomünistperdesialtındaanarşistliğin, emniyet-i umumiyeyi bozmağa dehşetli çalışmasına karşı, Risale-i Nur ve şakirdleri iman-ı tahkikî kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o müdhiş ifsadı durduruyor ve kırıyor. Emniyeti ve asayişi temine çalışıyor ki, pek çok bir kesrette ve memleketin her tarafında bulunan Nur talebelerinden, bu yirmi senede alâkadar üç-dört mahkeme ve on vilayetin zabıtaları, emniyeti ihlâle dair bir vukuatlarını bulmamış ve kaydetmemiş. Ve üç vilayetin insaflı bir kısım zabıtaları demişler: “Nur talebeleri manevî bir zabıtadır. Asayişi muhafazada bize yardım ediyorlar. İman-ı tahkikî ile; Nur’u okuyan her adamın kafasında bir yasakçıyı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar.”Lem’alar (261)

 

Risale-i Nurların her tarafta okunması, “her yerde küçücük Nur Dershaneleri açılması” bilhassa Batı Anadoluda maddi manevi belaların önünü kesmiştir. Elbette Nurlar Doğu Anadolunun problemli kısımlarına gitmedi veya az gitti ki oralarda hem maddi hem manevi bela def olmadı. Nurlar onların imdadına yetişmedi. Huzur ve güvenin devamlı ihlal edildiği doğunun ve güneydoğunun o bölgesine acilen Nur Dershaneleri açılmalı ve Nur Dersleri yapılmalıdır. Fakat bu samimane olmalıdır. Yoksa Nurlar hiçbir şeye alet olmaz. Ayrıca maddi tedbir de alınmalı. Hem devletin içindeki menfi yapılanma temizlenmelidir. Anayasadaki menfi esaslar, kemalizm ilke ve esasları acilen kaldırılmalıdır ki, maddi manevi bereket olsun. Yoksa kısır döngü içinde yuvarlanır dururuz. Bu menfilikler temizlenmeden kelimat-ı tayyibe gelmez, gelse de tesirini göstermez. Zira güzel çiçekler güzel zeminde açarlar.

Kontrol et

KİME OY VERECEĞİZ?

Bediüzzaman Hazretleri Kime Demokrat Der? Soruluyor: -Bu seçimlerde oyumuzu kime vereceğiz? Cevap: Ehvenüşşer kaidesi devam ettiği …