İslam Kahramanı Milletimiz

Mahkeme-yi Adalete

MİLLETİMİZ İSLAM KAHRAMANIDIR

Bugünden elli altı sene önce Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri “Gençlik Rehberi” eserinden dolayı mahkemeye verilmiştir. Bilirkişi raporu ve savcılığın hazırladığı iddianameye verilen şaheser cevabı, günümüzde yaşanan aynı olaylarla irtibatlandırarak ibret ve ders almak için neşrediyoruz.

“Verilen ehl-i vukuf raporu, vatan ve milletin

hayatına, tarihine, an’anesine, mukaddesatına, kanununa

tamamen yabancı, hâlihazır kanunlara iftira eden, hükûmeti tahkir eden, bin yıllık bu milletin tarihini tezyif ile bütün bir millet ecdadını tahkir eden ve bugün bu vatanda yaşayan yirmi milyon kardeşlerimizin maneviyatına taarruz eden bir sû’-i kasdın örneğidir.

Mahkeme-i adalet bunu nazar-ı itibara alması gayr-ı mümkündür.

* İşte biz de, bilirkişi ismini alıp bu sû’-i kasd vesikasını imza edenlere soruyoruz:

* Bu millet, hâşâ dinsiz midir?

* Bu millet yüzyıllar boyunca dinden ve imandan hâşâ mahrum bir vaziyette en sefih millet midir?

* Bu millet ve bu milletin parlak tarihini altunla yaldızlayan bir ecdad, bütün hayatlarında dünyaya sefahet ve dalalet dağıtan küfür yolu üzerinde mi yürümüşler?

İstanbul’u feth ile dünya hayatında yeni bir devir açan, şarka-garba Kur’anın bayrakdarlığı vazifesiyle nur-u hidayet, ilim ve fazilet saçan, Avrupa’ya hakikî medeniyeti ders veren ve İslâmî medeniyetin ziyasıyla beşeriyeti aydınlatan ve koskoca bir tarih, onların kahramanlığıyla dolu olan Yıldırımlar, Fatihler, Selimler ve Süleymanlar ve onların mensub olduğu bir millet, yazdığının tamamen aksine olarak; maneviyatı sönmüş, dinden haberi yok, İslâmiyet’i neşreden başka millet, o kumandanlar başka bir milletin tarihinde, tarih yalan söylüyor,

Türkler İslâmiyet’in kahramanı olarak Kur’anın bayrakdarlığını bütün milletler üstünde bir şeref tacı olarak taşıdıkları yalandır, öyle mi?

Veyahut bu millet, hakikat-ı İslâmiyeden aldığı bir ders ile kadınlarını ve kızlarını âdâb-ı Kur’aniye zînetiyle zînetlendirip kadınlığın haysiyet ve şerefini muhafaza ederek onların âdi ve kıymetsiz olmalarına mani’ olduğu, yalan!

Uzun asırlarda İslâm-Türk kahramanları namıyla maruf olmuş ve ahlâk ve namusun, haysiyet ve şerefin kemaline yetişmiş bildiğimiz ve iftihar ettiğimiz ecdadımız, annelerimiz, bizim iftiharımızın aksine olarak emr-i Kur’an’a ittiba etmemişler, güzelliğin hakikatını terbiye-i İslâmiye dairesinde âdâb-ı Kur’aniye zînetiyle zînetlenmek değil, vücudlarını çıplak olarak teşhir etmekte bilmişler, öyle mi?

Ey ehl-i insaf ve ey tarihiyle, mukaddesatıyla, kahraman ve mübarek ecdadıyla iftihar eden nesl-i hazır!

Geliniz, görünüz. Tarihinizi ve İslâmiyetinizi tahkir eden bir sû’-i kasd vesikasını yazan ve imza edenlere hayatınızın hayatı, ruhunuzun ruhu bildiğiniz İslâmiyetiniz namına ve kâinatı ondört asır ışıklandıran ve kudsî ve İlahî düsturlarıyla bin seneden beri milyonlar ecdadınızı nurlandıran ve ebedî saadete sevkeden Kur’anınız namına ve o düstur-u Kur’ana ittiba’ eden yüzer milyon ecdadınız namına, ahlâk-ı hasene ve namus muhafazası yolunda İslâmî terbiyenin ziyasıyla nurlanan ve terbiye alan ve kadınlığın hakikî manasını ve hakikî güzelliğini yaşayışlarıyla ve giyinişleriyle ve hayatlarıyla gösteren annelerinizin ve ninelerinizin ve hemşirelerinizin namına o müfterilere, o tezyif ve tahkir savuranlara teessüfünüzü, tekdirinizi ve reddinizi bildiriniz…

Eğer Gençlik Rehberi’nin intişarıyla dinî terbiyeyi ders veriyor, bu ise lâikliğe aykırıdır diye ittiham olunuyorsa, o halde lâikliğin manası nedir? Biz de soruyoruz.

* Lâiklik İslâmiyet düşmanlığı mıdır?

* Lâiklik, dinsizlik midir?

* Lâiklik, dinsizliği kendilerine bir din ittihaz edenlerin dine taarruz hürriyeti midir?

* Lâiklik, din hakikatlarını beyan edenlerin, imanî dersleri neşredenlerin ağızlarına kilit, ellerine kelepçe vuran bir istibdad-ı mutlak düsturu mudur?

Lâiklik, bir vicdan ve fikir hürriyeti olduğuna göre, dinsizler ve din düşmanları, İslâmiyet aleyhinde her çeşit hücumları, taarruzları yapar, anarşik fikirlerini o hürriyet-i vicdan ve fikir bahanesiyle neşreder de; fakat bir İslâm âlimi o hürriyet-i fikir düsturuna istinaden bin yıldan beri İslâmiyet’in serdarı olmuş bir millet içinde ve o milletin bin yıllık an’anesine, kanunlarına ittiba’ ederek ve yine o milletin saadeti uğrunda, ahlâk ve namusun muhafazası yolunda dinî bir ders beyan etmesi lâikliğe aykırıdır diye suçlu gösterilir, devletin nizamlarını dinî inançlara uydurmak istiyor diye mahkur gösterilir.

Biz böyle bir gayr-ı mümkünün, mümkün olmasına ihtimal vermiyoruz. Adaletin buna müsaade etmiyeceğini şübhesiz biliyoruz.” (Emirdağ Lahikası-II sh: 136)

Fazla söze ne hacet, bundan ellialtı sene evvel yapılan bu muhteşem müdafaa ve verilen cevap acaba o zamana mı bakıyor, yoksa günümüze mi bakıyor? Bugünün mahkemeleri o zaman beraatle neticelenen bu davayı bugün de nazara alırlar. İnşaallah…..

Kontrol et

Bu Vatan için en büyük tehlikelerden biri… HALK PARTİSİ İKTİDARI

Bu vatan için en büyük tehlikenin birincisi; HALK PARTİSİNİN İKTİDARA GELMESİDİR 1927 yılında toplanan Türk …